parmağının bıraktığı iz’in heycanını bastırmaya çalışan;
bir çay bardağı,
soğuk kanlı bir hırsız gibi çalmak ister
gözyaşlarımla nemlenmiş ellerimin,
arasındaki resmin’i.
bir sigara dumanı daha yükselmekte
gölgene hasret duvarların yansımasında.
zehir içime içime işlerken;
içim’de zehre sadık bir biçimde,
sindirmekte sinsice.
yaşanmışlıkların’dan pişmanlığı uzak tuttuğumuz,
bir iki anımız geldi aklıma;
hatırıma getiremediğim yüzün’den yoksun mevzulardan.
sonra ellerin
ellerin geldi aklıma,
nasıl da kafa tutardı küçüklüğüyle;
seninkine nazaran biraz daha büyük ellerimin arasında.
senden önceki isimler
hiç seninki kadar özne olmamıştı ismime,
senden önceki kadınlar,
aşk’ı zikreder gibi söylemediler adımı.
adını, resmini, hala heycanını bastıramamış şu çay bardağını,
odalardan uzak;
boyası dökülmüş bir kilere saklamalıyım belkide.
Kimse koymamalı;
günahsız doğan bir bebeğe adını,
hiç bir zaman içilmemeli;
sudan yoksun bir rakı,
senin bardağından.
kabı yırtık eski bir sözlükte bile
bulunmamalı adının karşılığı,
adın bir tek benim cümlelerimde ad olmalı.
Bir sigara dumanı daha yükselmekte
Gölgene hasret duvarların yansımasında.
Zehir içime içime işlerken;
İçim’de zehre sadık bir biçimde,
Sindirmekte sinsice...
Beyaz
Beyazit Mansur Yıldırım